10 Eylül 2013 Salı

Kara Kutu-Bölüm 8


Ajan oldum!

Bugün diğer her günden tamamıyla farklıydı.Hei Ryung artık eskisinden daha çok gülümsüyordu ve bunu hak etmişti zaten!Üzerindeki o eski tedirginlik ve hüzünlü gülümsemeden de eser kalmamıştı.


Okula geldiğimizde bu sefer her zamankinden farklı olarak Jin Ae arkadaşlarının yanından ayrılıp koşarak Hei Ryung’a sarıldı.


"Günaydın Heihei!"diye bağırdı Jin Ae.


"Unutmamışsın...Küçükken de bana hep böyle seslenirdin" diyerek gülümsedi Hei Ryung.


Soo Jin ve Eun Mi onlardan bir adım geride duruyor ve hala küçümser bakışlarını atıyorlardı.Bu durumdan hala hoşnut olmadıkları apaçık ortadaydı.Jae Hwa ise elinde tuttuğu kitabı inceliyor, hiçbir şeyi umursamıyordu yine.


Jin Ae'nin arkadaşlarının bakışlarına rağmen, Hei Ryung ile kardeşini bu şekilde görmek beni fazlasıyla memnun etmişti.Mutlu bir şekilde onları izlerken arkamdan birinin beni hafifçe dürtmesiyle irkildim.Arkamı döndüğümde Kwang Ho ile karşı karşıya geldim.Hiçbir şey söyleyemeden öylece ona bakakaldım.O ise her zamanki kibirli bakışını atarak:

“Maç sırasında aniden yok oldun…" dedi


Cevap vermemi beklemeden:


"Neredeydin diye sormayı düşünmüyorum,zaten merak da ediyor değilim.Bugünkü sözünü unutma yeter” dedi ve gitti.


Hiçbir tepki veremeden orada öylece kalmıştım.


Evet doğru ya!Bugün için Kwang Ho’ya dersten sonra çalışma odasını tasarlayacağım konusunda söz vermiştim, tamamıyla unutmuşum…


Derin bir nefes verdikten sonra başımı kaldırdım.Hei Ryung ve Jin Ae gülümseyerek bana bakıyorlardı, Soo Jin ve Eun Mi  ise çoktan kaşlarını çatıp oflamaya puflamaya başlamışlardı bile.Jae Hwa bile başını kitaptan kaldırmış bana bakmaya başlamıştı.Hei Ryung daha fazla sessiz kalamayıp:


“Sanırım benim kaçırdığım çok şey olmuş” diyerek gülümsedi.

"Kwang Ho ve Ada!Bunu öğrendiğim iyi oldu" diye hafifçe gülümsedi Jin Ae.


Hemen başımı aşağı eğip yere bakmaya başladım.Yanaklarımın kızardığını ve iyice utandığımı hissedebiliyordum.Başımı tekrar kaldırdığımda kısa bir süre Jae Hwa ile göz göze geldim.Dikkatli bir şekilde bana baktıktan sonra tekrar elindeki kitabı incelemeye devam etti.


"Seni utandırdık galiba Ada" diyerek gülümsedi Jin Ae



"Yok...Aslın..."


"Derse geç kalıyoruz Jin Ae...Hadi gidelim!" Soo Jin vereceğim cevabı beklemeden konuşmaya atılmış ve ters ters bana bakmaya başlamıştı.


Tedirginliği fark eden Hei Ryung "Biz de gidelim artık"dedi.


Jin Ae ve arkadaşlarını geride bırakıp kendi fakültemize doğru yürümeye devam ettik.


"Adaaaaa!...Hei Ryuuunng!"


Yanımıza nefes nefese kalmış bir şekilde Bong Cha geldi.Bize yetişmek için koştuğu her halinden belliydi.Derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti.


“Uyuyakalmışım, size seslenmeme rağmen beni duymadınız!Neden ikinizde telefonlarıma cevap vermiyorsunuz?!Aaaa bu yanımızdan geçen Young Nam değil mi?Neden durup selam vermedi Young Naaam…”

Bong Cha’nın defalarca seslenmesine rağmen Young Nam dönüp bize bakmadı.Duymamış olması imkansızdı.


Young Nam böyle biri değildir...Neden böyle bir şey yaptı ki şimdi?Büyük ihtimal maç sırasında birden yok olmam onu kızdırmış olmalı...Ona gelip maç boyunca onu izleyeceğimi söylemiştim.



Kafamı çevirip Hei Ryung’a baktığımda yüzünün birden üzgün bir hal aldığını farkettim.Muhtemelen Young Nam’ın bu tavrı yüzünden kendini suçluyor olmalıydı.Hei Ryung, her zaman böyleydi, her şeyin kendi hatası olduğunu düşünürdü.


Sınıfa girdiğimizde Young Nam’ın etrafı her zamanki gibi kızlarla çevrilmişti.Beni görmesine rağmen görmemezlikten gelmeye devam ediyordu.

Her ne kadar kızgın olsa da ilk önce bana sorması gerekmez mi?!Bu yaptığı çok acımasızca...


Hiçbir şey söylemeden, sırama oturdum ve başımı sıranın üstünde kollarımın arasına gömdüm.Hepsi bir ağızdan tek bir olaydan bahsediyordu.


"Dün harikaydın Young Nam!" 


"Birçok kişi Kwang Ho’nun iyi olduğunu düşünür ama sen ondan bile iyisin.En iyisisin!"


"Senin sayende takımımız kazandı, sen olmasan…"


Sürekli olarak Young Nam’a iltifat ediyorlardı.Aslında düşününce bu durum beni hiç rahatsız etmiyordu.Beni rahatsız eden Young Nam’ın tavrıydı!


Başımı kollarımın arasından çıkarıp yan koyarak Hei Ryung’a baktım.Dikkatlice Young Nam’a doğru bakıyordu.Yüzündeki bu üzgün ifade aslında oldukça tanıdıktı.
Evet daha önce Young Nam ile yan yana geldiğimizde de yüzünde bu ifade beliriyordu.Gülümsemeleri içten gözükse bile birden yok oluyordu.Asıl sorun tam olarak neydi?


Suratımı asıp başımı tekrar kollarımın arasına aldım.Konuşmalar tekrar kulaklarımda yankılanmaya başladı.

"O son golü atarken Güzel Sanatlar Fakültesindeki kızların yüzlerini görmeliydin!Hepsi büyük bir hayranlıkla sana bakıyorlardı"

"Sen olmasaydın takım kesinlikle kaybederdi!"


Kızların övgülerle dolu konuşmaları Bong Cha’nın araya girmesiyle bozuldu.


“Olamaz!Dünkü maçın bütün heyecanını Jin Ae’nin hastaneye kaldırılmasıyla kaçırdım,senin ve Kwang Ho’nun o eşsiz harikalıklarını göremedim.Beni affedebilecek misin Young Nam?”


Young Nam, duydukları karşısında şaşırmış olacak ki verdiği tek tepki “Ah..” oldu.Zaten daha fazla tepki veremeden sınıfa profesör girdi.

***





Ders başlayalı sadece 10 dakika olmuştu ama kendimi bir türlü derse veremiyordum.


Neden Kwang Ho’nun odasını dekore etmeyi kabul ettim ki! Aklımdan tam olarak ne geçiyordu.Ama yapacak hiçbir şey yok artık…Vazgeçemem de!Hem ben her zaman sözünü tutmayan insanlara kızarım, eğer vazgeçersem ne farkım kalır?


Peki ya Young Nam,  açık bir şekilde Kwang Ho’dan nefret eder.Aramızda yanlış anlaşılmalardan dolayı oldukça kötü, bu olayı öğrenince daha kötü olacak hiç şüphesiz…Ama daha ne kadar kötü olabilir ki!Açık bir şekilde beni görmemezlikten gelen o değil mi?Hiçbir şey olmamış gibi rahat davranacak bir insan değilim ben…

Bu saatten sonra hiçbir şey yapamazsın Ada, paşa paşa gideceksin…


Bu tür düşüncelerle doluyken zaman çoktan geçmişti ve profesör ders arasını vermişti bile…Hei Ryung ile dışarı çıkıp hava almanın tam zamanıydı şimdi, hem istemesem bile Bong Cha da katılırdı bize.Her ne kadar kızıyor gibi gözüksem de onun aptallıklarını da seviyordum.Oturduğum yerden kalkacak iken Young Nam birden yüzünü bana doğru çevirdi ve direk olarak gözlerime baktı.Bong Cha’nın söylediklerinden sonra hiçbir hatam olmadığını anlamış olmalıydı.

Young Nam hafif utanmış bir ifadeyle konuşmaya hazırlanıyordu, her halinden belliydi bu…Ona fazlasıyla kızgındım, bana hiçbir şey sormadan konuşmayı kesmişti.Bu yüzden söyleyeceklerini dinlemek istemiyordum.Hemen Hei Ryung’a dönüp:

“Hei Ryung, hadi dışarı çıkalım.Sana bir kahve sözüm vardı demi?”dedim sakince,aslında öyle bir söz falan yoktu.Bu düpedüz Young Nam'ın o tepkisinin intikamını almaktı.


Hei Ryung ilk önce afalladı sonra hemen kendini toplayıp:


"Ah..!Hadi çıkalım, kahveye oldukça ihtiyacım var!" diye karşılık verdi.



Ama Young Nam konuşma konusunda fazlasıyla kararlı görünüyordu.Hei Ryung'a kaşlarını çatarak:


“Ada ile konuşmamız gerekiyor, Bong Cha ile kahveyi içebilirsiniz”diye çıkıştı.


Young Nam'ı ilk defa böyle gören Hei Ryung afallamıştı ve ne tepki vereceğini bilememişti.Young Nam öfkeyle karışık Hei Ryung’a bakıyordu.Hei Ryung ağzını açamadan, Young Nam elimden tutarak beni hızlıca sınıftan çıkardı. Aptal bir şaşkınlık kaplamıştı içimi…Hei Ryung ise olduğu yerde kala kalmıştı.İkimiz için de normal değildi onu böyle sert görmek!



Ve biz şimdi Young Nam ile el ele tutuşuyorduk.Birden vücut ısımın arttığını hissettim, yanaklarım çoktan kızarmış olmalıydı bile…Young Nam beni çekiştirmeye devam ediyor ve ben de aptal gibi hiçbir tepki veremiyordum.Fakülteden biraz uzaklaşınca durdu ve bana baktı, hala elimi tutuyordu.Afallamış bir şekilde ona bakıyordum, tepkisizce…Young Nam, her zamankinden daha ciddi bir bakışla:

“Bugün olanlar için çok üzgünüm.Neden gittiğini sana sormalıydım ama bu durum beni delirtiyor!Sana daha önce söylemem gereken bir şey vardı, cesaretimi toplamışken söylemeliyim.Senden...”


"Ada!"


Adımın seslendirilmesi Young Nam'ın cümlesini yarım bırakmıştı.Kafamı çevirdiğimde karşımda Kwang Ho'yu gördüm.Yüzünde her zamankinden ciddi bir ifade vardı ve hemen konuşmaya başladı.


"Telefon numaranı almayı unutmuşum.Ders çıkışı dumanla haberleşmeyi düşünmüyorsun değil mi?"


Kwang Ho'nun yüzündeki ifade giderek daha çok ciddileşiyordu.Dudaklarını sımsıkı bir şekilde kapamış burnundan hızlı bir şekilde nefes alıp veriyordu.Yaşadığım şaşkınlığı üzerimden atıp elimi Young Nam'ın elinden çektim ve: 


"Ah... 164***" diye karşılık verdim.


Kwang Ho, yüzündeki ifadesini hiç bozmadan:


"O zaman dersten sonra görüşürüz.Geç kalma!Belki bilmiyorsun ama bekletilmekten nefret ederim!" diyerek Güzel Sanatlar Fakültesine doğru gitti.


Kwang Ho, beklemediğim bir anda çıkıvermişti.Öyle ki yanımda Young Nam olduğunu bile unutmuştum.Yanıma dönüp Young Nam'a baktım ama o bana bakmıyordu.Sağ elini yumruk haline getirmiş Kwang Ho'nun ardından sinirli bir şekilde bakıyordu.


"Young Naaam...
İyi misin?" diye sordum endişelenerek.


Kendini toparladı ve yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi.


"İyiyim...Hadi derse gidelim."dedi yüzüme bakmadan.


Kwang Ho'dan hoşlanmadığı bir gerçekti ve bana kızmış olduğu her halinden belliydi ama hala yarım kalan cümlesini duymak istiyordum.


"Peki ya söyley..."


Cümlem daha tamamlanmadan Young Nam sorumu yarıda kesti.


"Gidelim.Geç kalıyoruz."


Acaba ne diyecekti?Lanet olsun Kwang Ho, iki dakika sonra gelsen ne olurdu!Yine Young Nam ile aramız bozuldu.Belki...Belki benden hoşlandığını söyleyecekti.


Saçmala Ada!Senden hoşlansa Kwang Ho ile neden bulaşacağını sorardı!


***






Son ders bittikten sonra...




Profesör çıkar çıkmaz Young Nam hiçbir şey demeden sınıftan çekip gitti.Bong Cha ve Hei Ryung şaşkınlıkla arkasından bakakaldılar.Bense kendimi tutarak dikkatlice masamın üzerindeki eşyalarımı topluyordum.O kadar sinirliydim ki ellerim titriyordu.


Çok geçmeden Bong Cha koşar adımlarla yanıma geldi ve hemen sorularını sıralamaya başladı.


"Young Nam ile bir sorun mu yaşadınız?Neyi var bugün böyle!İlk dersten sonra dışarıda ne konuştunuz o zamandan beri suratı beş karış..."


"Bilmiyorum Bong Cha!Artık saçma sapan sorular sormaktan vazgeç!" diyerek bağırdım.


Sinirliydim ve kendimi tutamamıştım.Young Nam ile tam her şey yolunda gidiyor derken yine hepsi mahvolmuştu ve gereksiz yere Bong Cha'ya bağırmıştım.Bong Cha, tepkim karşısında birkaç adım geriledi ve gözleri dolmaya başladı.Hei Ryung, hemen yerinden kalkıp:


"Bong Cha, Ada'nın biraz sinirleri bozulmuş.Yoksa seni sever bilirsin"diye teselli etmeye çalıştı.


Bong Cha'nın ise gözlerinden hafif hafif gözyaşları akmaya başlamıştı bile...


"Özür dilerim Bong Cha...Sana bağırmak istemedim." dedim.


O kadar suçlu hissediyordum ki kendimi ama Bong Cha'nın hala yüzü düzelmemişti.Onun moralini yerine getirecek bir şeyler söylemeliydim.


"Bugün Kwang Ho'nun odasını tasarlamaya gidiyorum.Senin için evinin resmini çekmemi ister misin?" dedim.


Gözleri dolu dolu olan Bong Cha birden gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.Gözlerini kocaman açarak kocaman sırıttı ve:


"Yatak odası da dahil demi?!"diye mutlulukla bağırdı.


Cevabı Hei Ryung'ı da beni de kahkahalara boğmuştu ama Bong Cha direnmeye devam etti.


"Çekeceksin demi demi demi?Lütfeeeeeeeen..."gözlerini kocaman açmış masum masum bana bakıyordu şimdi.


Gülümseyip "Tamam !" dedim.


Fakülteden çıktığımızda Kwang Ho arabasının içinde bekliyordu.Bong Cha ve Hei Ryung ile vedalaşıp onun arabasına doğru yürüdüm.Arabaya yaklaştığımda Kwang Ho'nun sürücü koltuğunda uyuduğunu fark ettim.Cama bir iki tıklamamla yerinden sıçrayıp uyandı ve arabanın camını açtı.


"Sanırım uzun zamandır benim için bekliyorsun"dedim alaylıca...


Gözlerini ovuşturdu ve:


 "O kadar aptal birine benziyor muyum?"diyerek uykulu uykulu gülümsedi. 


Sabahki ciddiyetinden ve ukalalığından eser yoktu şimdi.Sanki tamamen başka biri olmuştu.Bense onun gülümsemesine kilitlenmiştim o kadar harikaydı ki...


Kwang Ho birden başını camdan çıkartıp yan çevirdi ve yüzüme baktı.Hemen ardından konuşmaya başladı.


"Yüzümü eskittin.Bana aşık olmuş olamazsın demi?"dedi ciddi bir şekilde.


Kwang Ho'nun sorusu bende şok etkisi yaratmıştı.Vücut ısım tamamen artıyor ve yüzüm kızarmaya başlıyordu.


Aptalsın Ada!Neden o kadar dikkatli dikkatli suratına bakıyorsun?!Yanlış anladı işte...Ne demeyi düşünüyorsun şimdi?!


"Saa..Saçmalama!"dedim kekeleyerek.


Hala yüzüme ciddi bir şekilde bakmaya devam eden Kwang Ho kısa bir süre sonra gülmeye başladı ve ekledi.


"Sadece şakaydı!Bu kadar ciddiye almana gerek yok...Hadi arabaya bin, yapacak bir sürü işin var"


Oldukça utanmış bir şekilde Kwang Ho'nun arabasına bindim.O ise sadece hafif bir gülümseme ile yetindi.Yüzümü pencereden yana dönüp dışarıyı izlemeye ve düşünmeye başladım.


Ne berbat bir gün!Sanırım artık Young Nam benden hoşlanmıyor.Hoşlanmasını boşver nefret de ediyor olabilir.


Peki neden bu kadar korkusuzum?Nasıl olur da Kwang Ho'ya bu kadar kolay güvenebilirim?!


Ah Ada...Moralin bozulunca bambaşka biri oluyorsun!


Derin bir iç çekip camdan bakmaya devam ettim.Arabada derin bir sessizlik hakimdi ta ki Kwang Ho radyoyu açana kadar...


Radyoda, küçüklüğümde annem ve babamın dinledikleri ve en sevdiğimiz şarkılardan biri olan "Karla Bonoff, All my life" çalıyordu.İçimi garip bir mutluluk kapladı.Annem ve babamla geçirdiğim o güzel anılar aklıma gelmeye başladı.Kendimi tutamayarak mırıldanmaya başladım.




"Am I really here in your arms...This is just like I dreamed it would be..."


Kwang Ho kafasını çevirip bana baktı ve hafifçe gülümseyerek şarkıya eşlik etmeye başladı.


"I feel like we're frozen in time...And you're the only one I can see..." 


Şarkıya eşlik etmeye başlaması beni hem şaşırtmış hem de mutlu etmişti.Artık ikimizin yüzünde de gülücükler vardı.Başlardaki gerginlikten eser kalmamıştı, şarkıyı ikimiz de eğlenerek söylüyorduk.



"Sesin güzelmiş" dedi Kwang Ho gülümseyerek.

 
"Bir idolden bunu duymak güzel!" diyerek karşılık verdim. 

Kafamı tekrar önüme çevirdiğimde büyük bir villanın giriş kapısında duruyorduk.Çok geçmeden kapı güvenlik görevlisi tarafından açıldı.


"Hoş geldiniz beyefendi" diyerek selamladı görevli.


İçeri girer girmez kocaman bir bahçe belirdi önümüzde...Bahçe duvarları boyunca ağaçları sıralanmıştı ve evin hemen önünde kocaman havuz uzanıyordu.Evin havuza bakan cephesi boylu boyunca cam pencere ve kapıyla kaplıydı.Evin önüne gelinceye kadar Kwang Ho da ben de konuşmadık.Havuzu geçip kapıya geldiğimizde Kwang Ho durdu ve bana dönüp :


"Kendini şanslı saymalısın, bu eve giren ilk kız sensin!" diyerek havalı gülümsemesini attı.Mutlu olduğu her halinden belliydi.


Evin içine girer girmez orta yaşlarda bayan hizmetli bizi karşıladı ve :


"İstediğiniz gibi yemekler hazırlandı beyefendi" diyerek bizi selamladı ve ortadan kayboldu.


Evin girişinde kocaman bir salon yer alıyordu.İçerisinde kocaman kahverengi deri köşe koltuğu üzerine eğilmiş okuma lambası ve dev bir kitaplık vardı.Kwang Ho, kitap okumayı seven biriymiş diye düşündüm kendi kendime...


Salonu geçip yemek odasına doğru yürüdük.Evin içinde çok fazla eşya bulunmuyordu, her yer sade bir şıklıkla düzenlenmişti.Evde sadece Kwang Ho'nun yaşadığı her halinden belliydi.Peki ya ailesi neredeydi?



Yemek odasının kapısında, girişte bizi karşılayan hizmetli bekliyordu.Odaya girip yemek masasına baktığımda şok oldum.Şaşkın bir şekilde kendimi tutamayarak:


"Yaprak sarması değil mi o?"dedim.


Kore'deydik ve her yaz evime gittiğimde annemden istediğim ilk şey, en sevdiğim atıştırmalık olan yaprak sarması karşımda beni bekliyordu.Masaya daha dikkatli baktığımda her şeyin Türk mutfağına ait olduğunu fark ettim.Kwang Ho bunun için çok iyi hazırlanmıştı belliydi.Yüzümde kocaman bir gülücük belirmişti.


"Bu kadar sevineceğini tahmin etmiyordum, bir kıza göre midene oldukça düşkün olmalısın.Hadi o zaman sofraya buyur" diyerek gülümsedi.


***




Yemek yeme faslı bittiğinde Kwang Ho ile salona geçtik.Etrafa bakınırken telefonuma mesaj geldiğini gördüm.


 "Resimleri çekmeyi unutma!Özellikle de yatak odasının!Yoksa seni asla affetmem!!!" mesaj Bong Cha'dan gelmişti.


Eğer yurda dönüşte resimler elimde olmazsa bu benim için hiç iyi olmayacaktı belliydi.


Nasıl çekebilirim ki?Ada niye her zaman böyle saçma sapan sözler veriyorsun?!Aklın nerede?!..



Mesajı okuduktan sonra başımı kaldırıp Kwang Ho'ya baktım.Koltuğun hemen köşesinde bulunan gitarını dikkatlice akort ediyordu.


Şimdi tam zamanı Ada!


"Lavabonu kullanabilir miyim?" diye aniden sordum.


Kwang Ho, büyük bir dikkatle incelediği gitarından başını kaldırdı ve gülümseyerek:


"Tabi ki sana yolu göstereyim" dedi.


"Sen tarif et ben bulurum" diye aniden atıldım.


Tepkim karşısında şaşıran Kwang Ho önce bana dikkatlice baktı sonra ise gülümsemesini hiç bozmadan:


"Koridorun sonundan sağa dön oradaki ilk kapı" dedi.


Hemen yerimden kalktım.Kendimi iz peşindeki ajanlar gibi hissediyordum.Bu sahnede Kwang Ho da şüphesiz peşinde olduğum gizemli adam olmalıydı.


Koridorun sonuna geldiğimde sağ tarafa döndüm.İlk kapının lavabo olduğunu öğrenmiştim şansımı ikinci kapıdan denemeliydim.Kapıyı açtığımdan karşıma Kwang Ho'nun tasarlamamı istediği çalışma odası çıktı.Oda fazla büyük olmamakla birlikte içinde fazlasıyla müzik aleti yer alıyordu.


Çalışma odası çok dağınık!Müzik aletleri her yerde...Burada kullanışlı bir dolap olsa hepsini düzenli olarak saklayabilir.Beste kağıtları bile yerlerde...


Ada kendine gel!Odanın resmini çek, planlamasını sonra yaparsın!Yakalanıp rezil olmak istemiyorsun değil mi?!


Dikkatli bir şekilde odanın resmini çektim, birkaç açıdan ve hemen odadan çıktım.Hızlı adımlarla koridorun sonunda bulunan odaya girdim.Burada her yer raflarla kaplıydı.Her yerde Kwang Ho'nun hayranlarından gelen hediyeler yer alıyordu.Peluş oyuncaklar,mektuplar, süs eşyaları, açılmamış doğum günü hediyeleri ve daha niceleri...


Odanın resimlerini çektikten sonra hediye paketlerine doğru yürüdüm.Paketler geçmiş senelerde yollanmasına rağmen hala açılmamıştı.Ne kadar da meraksız bir insan! Daha dikkatli bakınca, doğum günü tarihinin bundan bir hafta sonra olduğunu öğrendim.Bu odada fazlasıyla zaman kaybetmiştim, hızlıca odadan çıktım.


Şimdi sıra koridorun sol kısmına geçmekte...Dikkatli ol Ada ve de hızlı ol!



Hızlı bir şekilde salona bakmadan koridorun karşısına geçtim.Koridorun sol kısmında diğer taraftaki gibi üç oda yer alıyordu.Elimi ilk odanın kapı koluna uzattığımda sondaki odanın kapısının hafif aralık olması dikkatimi çekti ve oraya doğru yöneldim.Parmak uçlarımda yürüyerek odaya girdim.

Odanın içinde rahat spor koltuklar ve arkasında uzanan büyük plak koleksiyonunun bulunduğu bir dolap vardı.İçerisinde The Beatles'ın plaklarını görebiliyordum.Hemen kenarına baktığımda ise üst kata çıkan küçük ahşap merdiven basamakları gördüm.Alt katın resimlerini çekip yavaşça basamaklardan yukarıya doğru çıktım.


Çıktığım oda tamamen karanlıktı.


Sakin ol Ada korkma!İnan Bong Cha'nın çenesinden daha korkunç olamaz...Şimdi yavaşça duvara doğru ilerleyeceksin ve ışık düğmesini bulup resmi çekeceksin!Hepsi bu kadar...


Derin bir nefes alıp karanlıkta yürümeye başladım.Etrafta bir şeylere çarpmamak için geçtiğim yerleri elimle yokluyordum.


Dikkat et Ada!Bir şeyleri yere düşürüp hırsız gibi yakalanmak istemezsin değil mi?!



Sonunda karanlıkta hiçbir yere çarpmadan duvara ulaşmayı başarabilmiştim.


Şimdi sıra ışık düğmesini bulmakta...Az kaldı Ada!Bong Cha'nın çenesinden kurtulacaksın...


Dikkatli bir şekilde duvara dokunarak ilerlemeye devam ettim.Duvarın köşesine geldiğimde dikkatlice

kapıyı geçtim.

Düğme buralarda bir yerde olmalı...Her zaman kapı yanlarında olur!


Elimde kapının yanındaki duvarı yoklamaya başladım.Birkaç saniyelik uğraştan sonra elim düğmenin yanındaki sert plastiğe çarptı.Artık düğmeyi bulmuştum, tek yapmam gereken düğmeye basıp ışığı yakmak ve birkaç resim çekip hiçbir şey olmamış gibi salona geri dönmekti.


Dikkatli bir şekilde düğmeye  uzandım.Tam basacakken ışıklar birden açıldı.Büyük bir korkuyla düğmeye uzanan elin yukarısına baktım.Gördüğüm kişi karşısında kendimi tutamayıp çığlık attım.


"Kwang Ho..."


Işığı açan Kwang Ho'ydu.Etrafıma baktığımda bulunduğum odanın onun yatak odası olduğunu fark ettim.

Kwang Ho büyük bir ciddiyetle bana bakıyordu.Bense derin bir utanç hissediyordum.Çok geçmeden ani bir hareketle elimdeki fotoğraf makinesini çekip aldı ve çekmecenin üzerine koydu.


Tekrar bana dönüp yavaş adımlarla üzerime doğru yürümeye başladı.O bana doğru bir adım attıkça ben geriye doğru bir adım atıyordum.Tedirgin olmaya başlamıştım.Bu ufak kaçış arkamda duvarın belirlemesiyle son buldu.

Ben kaskatı bir şekilde duvara dayandığımda Kwang Ho sol elini duvara koydu ve sağ eliyle çenemden tutup başımı yukarı doğru kaldırdı.Gözleriyle direk gözlerimin içine bakarak:

"Bir erkeğin yatak odasına girdiğin için fazlasıyla cesur olmalısın." dedi ciddi bir ifadeyle.


Tüm vücudum kaskatı kesilmişti, kımıldayamıyordum.Kalbim fırlayacakmış gibi hızlı atmaya başlamıştı.O ise kafasını yan eğmiş giderek daha çok yaklaştırıyordu yüzünü yüzüme...


50 yorum:

  1. Ooo süper süper süper süper :D young namın. dinlemeden verdiği tepkiler beni benden aldı ne kadar sinir bozucu ya :)) idolümüz adayı etkilemeye çalışıyor sanırım türk yemekleri falan :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle de sarma favorimdir:P

      Sil
    2. Sarma hepimizin favorisi :D sarma candır CAN :P

      Sil
    3. Aynen yazarken aklıma gelen ilk şey sarmaydı:))

      Sil
  2. VAYYY BEEE işte istediğim gibi bir bölüm :d Kwang Ho ile Ada baya baya böyle yakınlaşsın her bölümde bence bundan sonraki bölümün başlangıcını çok iyi yazmalısın sana güveniyorum :D :D yatak odası bölümünü kestirip atma hemen bence tabi öyle yatak odası dediysem öyle bir şey beklemiyorum tabide :ASda:s bu ev sahnesini diğer bölümde de devam ettir yani demek istediğim o :D ellerine sağlık çok beğendim :D Haftaya çarşamba yine yeni bölüm gelir umarım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar bağladım yatak odası sahnesini kestirip atar mıyım hiç:D Tam gün veremem ama mümkün olan en kısa sürede yazmaya çalışacağım:)

      Sil
    2. lütfen arayı açma okurların okuma hevesini kaçırmaa :(( yazın çok iyi :)

      Sil
  3. bu haftaki bölüm gerçekten güzel olmuş. acaba hei ryung, young nam'dan hoşlanıyor olabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmem ilerleyen bölümlerde öğreneceğiz:)

      Sil
  4. Bu bölüm mükemmeldi hatta müthişti bayıldımmmmm :D Hemen yeni bölüm gelsin nolurrrr :D :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayırrr :p Biraz tatil yapmayı planlıyorum ayrıca daha diğer bölümün girişini bile yazmadım :)) Beğenmene de sevindim:)

      Sil
    2. :D çoooookkkk güzelll yazıyosunnnn :D

      Sil
  5. beklediğimize deydi doğrusu :D ellerine sağlık , yeni bölüme çabuk başla :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlham gelsin, bi uğrasın bana yazmaya başlayacağım:)

      Sil
  6. Görür görmez açtım okudum çok güzeldi çok beğendim :) inşallah hemen ilham gelirde yazarsın yeni bölümü :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazmaya başladım, içime sinsin hemen yayınlayacağım :)

      Sil
  7. Yapma tatiiiil biti tatil :D bu bölümün sonu guzeldi bakalim bi dahaki bolum ne olacak :D simdiden kolay gelsin sawako :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dur bi dinleneyim:)) Şaka bir yana aklıma yeni bir şeyler geldikçe yazıyorum, bir aksilik olmazsa haftaya blogda yerini alır :)

      Sil
  8. Ilham soyle cabuk gelsinler :D

    YanıtlaSil
  9. Tam hayalimde canlardırdıgım gibi devam etti :) umarım devamida boyle guzel olur :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah hepinizin beklentilerini karşılayabilirim:)

      Sil
  10. 8 bolumude araliksiz 2 saatte falan okudum gercekten okuyucuyu keyiflendiriyorsun senden surekli yazmani beklemek acimasizlik olurdu :)) keske para verip satin alabilecegim ve istedigim zaman devamini okuyabilecegim birsey olsaydi gercekten sevdim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim beğenmen mutlu etti beni:)

      Sil
  11. Gercekte sans eseri bloga rastladim cokmutluyum aslinda amacim yeni bir kore dizisine baslamakti fakat bu yazilar dikkatimi cekti lutfen devam edin ve rica ediyorum bolum aralarini acmayin zaten kisa yazilar okuyucuyu bunaltmayiiiiin :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaklaşık bir hafta gibi bir sürede bir bölümü bitiriyorum bu yüzden yazılar kısa oluyor.Bir aksilik olmadığı sürece en geç bir hafta içinde yeni bölümü yayınlarım :)

      Sil
  12. tek kelimeyle muhteşeeemm :)çok iyi yazıyorsun tebrik ederim yeni bölümü merakla bekliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, en kısa sürede yazmaya çalışacağım :)

      Sil
  13. Yazılar bi harika hayali bile cok guzel 16 yasindayim 9 yasimdan beri kore dizileri ve kpop la buyudum boyle fanlarla karsilasmaktan gercekten cok hoslaniyorum etkileyici :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beklentilerini karşılayabildiysem ne mutlu bana!Umarım yine bu güzellikte ilerlemeye devam eder hikayemiz :)

      Sil
  14. Çok güzel bir bölüm olmuş, yeni bölüm ne zaman?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha yazım aşamasında olduğu için tam gün veremem :)

      Sil
  15. Yazılarınız cok kısa oldugu halde haftalik bolum veriyorsunuz okuyucuyu bunaltmayin derim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sürekli bilgisayar başında zamanımı geçirmiyorum.Benim de bir sosyal yaşantım ve yapmam gereken sorumululuklar var.Ayrıca 1 hafta için bundan daha uzun ne yazabilirim ki?Daha uzun yazanlar genellikle aylık bölüm yayınlıyorlar.Evet sürekli blog üzerine düşünsem daha kısa zamanda yazarım olayları ama üzgünüm hayatım sadece bu blogdan ibaret değil.Yine de en kısa zamanda yazmaya çalışacağım ama lütfen bana karşı da anlayışlı olun:)

      Sil
  16. Kendini uzme istedigin zaman yaz yeni bolumu bizim icin degerlisin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim anlayışın için :)

      Sil
  17. 7 gün oldu hergün açıp bakıyorum yeni bölüm geldi mi diye!? ve hayal kırıklığı :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu aralar kişisel işlerimden dolayı oldukça yoğunum yarısından çoğunu yazdım büyük ihtimal yarına yetiştirebilirim yani öyle düşünüyorum :)

      Sil
  18. İnşallah yetiştirirsin bekliyoruz biz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler!!Sizi hayal kırıklığına uğratmamak için bu gece oturup bitirmeye çalışacağım:)

      Sil
  19. gerçekten heyecanla bekliyorum yarın bi umut açıp bakacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yarına bitmiş olacak söz veriyorum-söz verdiysem tutarım-:))

      Sil
  20. Ya kendimi tuttum okumamak için günlerdir 9 gelsede bir çırpıda ikisini birden okusam diyordum :D :D ama dayanamadım ya yarın mutlaka yetiştirmeye çalış lütfen bu arada emeğine ellerine sağlık!! :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 9.bölümün olaylarını az önce bitirdim sadece düzenlemesi kaldı.Sabah düzenlemesini halledip yayınlayacağım :)

      Sil
  21. hadi ama sözünü tutmalısın artık çok uzun süre beklediiiikk

    YanıtlaSil
  22. ne zaman gelecek yeni bölüm !!!!! sinirlerim bozulmaya başladı ;:QQQQ

    YanıtlaSil
  23. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9. bölüm9.

    YanıtlaSil
  24. neyse seni çok bekledim ((hayal kırıklığıı)) dışarı çıkıyorum mobil olarak takip edicem bb.

    YanıtlaSil
  25. Ellerinize sağlık güzel bi bölüm ve süper bi bölüm sonuydu :)

    YanıtlaSil

♥ Bu bölümü nasıl buldun?Peki fikrini bizimle paylaşmaya ne dersin? ^^ ♥

Tasarım:Sawako Kuronuma