Kwang Ho'yu tahtından indirecek yeni idol!
"Yapacaksın zaten...Bundan sonra Kwang Ho ile sevgilisiniz ve aynı evde yaşayacaksınız!"
Menajer,cevabımı beklemeden yanımdan ayrıldı ve sandalyesine kuruldu.Aldığım cevap karşısında kendime hakim olamayıp birden atıldım.
"Nasıl yani?!Bu da ne demek!"dedim şaşkın bakışlarla...
"Ne nasıl küçük hanımefendi...Az önce düzeltmek için her şeyi yapmaya hazır olduğunuzu söylememiş miydiniz?"dedi ciddi bir ifadeyle yüzüme bakarak...
"Evet ama bu biraz..."
Cümlemi yarıda bırakıp hızlıca Kwang Ho'ya döndüm.Kwang Ho yüzü kıpkırmızı olmuş ve hafif gülümsemeyle öylece duruyordu.
Bana destek olmasını isteyen bakışlarla yüzüne bakıyordum şimdi.Bakışlarımı fark edip yüzündeki hafif gülümsemeyi yok etti.
Kwang Ho bana destek olacak!
"Ben de Menajer Ho gibi düşünüyorum.Sevgili olmadığımızı söylersek kimse bize inanmaz tersine komik duruma düşeriz!"dedi yüzüne ciddi bir ifade takınarak.
Ne yapıyorsun sen?!
"Ama..."
Menajer Ho hemen konuşmaya başlayıp lafı ağzıma tıktı.
"Birlikte resimlerinizin olduğu söylentisi var.Bu en iyi çözüm olacak ikiniz için..." dedi yine aynı zekice bakışıyla.
Derin bir nefes verip pes etmiş bir ifadeyle:
"Peki...Zaten kalacak yer sorunum vardı!"diyerek hafifçe gülümsedim.
Kwang Ho'nun yüzünde verdiğim cevap karşısında kocaman bir sırıtma oluştu.
"O zaman bu gün taşınırsın dağ evine!Ne dersin?" dedi yine aynı sırıtmasıyla...
Menajer Ho, oturduğu sandalyesinden hareket etmeden kafasını hafif eğip gözlüklerinin üstünden dik bir şekilde Kwang Ho'ya baktı.Sonra sandalyesine iyice yaslanıp:
"Hiç sanmıyorum!"dedi yine aynı zeki gülümsemesiyle...
Kwang Ho'nun yüzü birden düştü ve tam itiraz etmeye başlayacakken Menajer Ho gözlüklerini çıkartıp masasının üstüne koydu.
"Seoul'un merkezinde o çok beğendiğin daireyi düşünmüştüm ben!" dedi havalı gülümsemesiyle...
"Bu harika!"diye karşılık verdi Kwang Ho...
"Yalnız önce halletmemiz gereken bir problem var."dedi Menajer Ho bakışlarını bana çevirerek.
Dikkatli bir şekilde yüzüme baktıktan sonra:
"Bunu yapanın kim olduğunu biliyorsun değil mi Ada?"dedi gözlerimin içine bakarak
Yüzümdeki gülümsemenin yerini üzgün bakışlar almıştı şimdi.
"Evet"dedim sessizce.
Kwang Ho'nun yüzünü şaşkın bir ifade kaplamıştı.
"Kim?!"diye atıldı birden.
Menajer Ho, ona cevap vermeden konuşmasını devam ettirdi.Bu sefer daha duygulu bakışlarla:
"Onu araştırdım, tehlikeli biri...Hakkında yasal işlem..."
Menajer Ho, cümlesini tamamlamadan atıldım.
"Lütfen bunu yapmayın!Hei Ryung, benim arkadaşımdı.O iyi biri!" gözlerim dolmaya başlamıştı yine...Hei Ryung'a kızgındım ama ona zarar vermek de istemiyordum.
Kwang Ho'nun yüzündeki şaşkınlık,Hei Ryung ismini duyunca daha da büyüdü.Menajer Ho gözlerini başka yöne çevirerek:
"Peki.O zaman Kwang Ho ile gidin ve eşyalarını yurttan alın."dedi hafifçe gülümseyerek.
***
Yarım saat sonra...
Artık yurdun önündeydik.Arabadan inerken Kwang Ho aniden kolumdan tuttu.
"Dikkatli ol!"dedi tedirgin bir ifadeyle.
Sadece gülümseyerek karşılık verdim.Kwang Ho'ya sorun yokmuş imajı vermeme rağmen büyük bir tedirginlik hissediyordum içimde.Yurdun kapısında Bong Cha karşıladı beni, hızlıca koşarak boynuma sarıldı.
Bong Cha'nın sarılmasına, sarılmayla karşılık verdim.Birkaç saniye sonra Bong Cha aniden kollarını çekip konuşmaya başladı.
"Ada iyi olmana çok sevindim!Yalnız neden aniden eşyalarını toplamamı isteyen bir mesaj çektin ki?Kalacak yer mi buldun?Arabada bekleyen Kwang Ho değil mi?Yoksa onunla mı kalacaksın?!"diye sordu gözlerini kocaman açarak.
"Öyle de denilebilir.Bu konuyu sonra da konuşabiliriz.Hei Ryung, odada yok değil mi?"dedim endişeli gözlerle Bong Cha'ya bakarak.
"Daha gelmedi ama sonra anlatacaksın tamam mı söz değil mi?!"dedi yalvarır bakışlarla gözlerime bakarak
Gülümseyerek "Tamam önce şu eşyaları alalım"dedim ve Bong Cha ile odama doğru yürümeye başladık.
***
Odanın kapısına geldiğimizde derin bir nefes alarak kapıyı açtım.Kapıyı açar açmaz gözüme bavullarım çarptı.Bütün eşyalarım Bong Cha tarafından toplanmış ve bavullarda yerlerini almıştı.
Kafamı etrafa çevirip iyice odaya baktım.Her yer her zamanki gibi derli topluydu.
Hei Ryung, yine her zamanki gibi...
Kendine gel Ada!O artık eski Hei Ryung değil!
Üzerimdeki duygusallığı bir kenara bırakıp bavullardan birini elime aldım ve Bong Cha'ya dönüp:
"Hadi gidelim"diyerek gülümsedim.
Bong Cha da diğer bavulu eline aldı ve asansöre doğru yürüdük.Asansörün önüne geldiğimizde kapı hızlı bir şekilde açıldı ve içeriden çıkan Hei Ryung'dı.
Hei Ryung, donuk bir ifadeyle önce bana sonra bavullara baktı.Daha sonrasında hiçbir şey demeden öylece çekip gitti.Bong Cha ile bense arkasından birkaç saniye öylece bakakaldık.
Asansöre bavulları koyarken odadan büyük bir gürültü duyuldu.Hiçbir şey düşünmeden bavulu bırakıp odaya doğru koştum.Hızlıca kapıyı açtım.
Odaya girdiğimde, yerde parçalanmış çerçeveler vardı.Hei Ryungla birlikte olduğum resimler...Kafamı hızlıca çevirip Hei Ryung'a döndüm.Yatağının üzerine oturmuş nefret dolu gülümsemesini atıyordu yine...
"Bu iki gün seni hiç değiştirmemiş Ada!Hala dağınıksın!Çöplerini oraya buraya atıyorsun!"dedi nefret dolu gözlerle bana bakarak...
"Sen artık fazla oluyorsun!"diye bağırdı Bong Cha.
Onun da gözlerini artık nefret kaplamıştı.Bong Cha'nın kolunda tutarak onu durdurdum.Eğilerek yerde duran kırık çerçevelerdeki resimleri toplamaya başladım, elime cam kırıklarının batmasına aldırmadan...
"Ada, bırak artık şunları!"diye bağırdı Bong Cha...
Hiçbir cevap vermeden resimleri toplamaya devam ettim.Hei Ryung'ın kibirli gülümsemesiyle kombinlenmiş bakışları da artık benim üzerimdeydi.Toplama işini bitirdikten sonra elimde fotoğraflarla Bong Cha'ya dönüp:
"Eğer çöpleri ardımda bıraksaydım büyük bir kabalık olurdu değil mi?"diyerek gülümsedim ve elimdekilerin hepsini odadaki çöp kutusuna attım.
Hei Ryung'ın gülümsemesi tamamen yüzünden yok oldu.Yüzündeki şaşkınlık ifadesiyle birlikte kaşları çatılmaya başlamıştı.
"Hadi gidelim" dedim Hei Ryung'ı kendi silahıyla vurarak.Bu sefer kibirli gülümseme benim yüzümdeydi ve arkamızdan bakakalan Hei Ryung'dı.
Sakin bir şekilde Bong Cha ile odadan çıkıp asansöre bindik.Ardımızdan Hei Ryung'ın çığlıklarını duyabiliyorduk.
"Bunların hepsini ödeyeceksin Ada!"
Ve asansörün kapısı kapandı.Bong Cha hala üzerinden şoku atamamış koskocaman açılmış gözleriyle bana baktı.
"Harikaydın Ada!" dedi büyük bir hayranlıkla...
Gülümseyerek karşılık verdim ve cebimden peçete çıkartıp hafif kanayan kesiğe koydum.
Ama neden ben harika hissetmiyorum?
***
Bong Cha ile vedalaşıp arabaya Kwang Ho'nun yanına doğru yürüdüm.Kwang Ho bavulları arabaya koydu ve arabaya bindi.
"İyi misin?"dedi tedirgin bakışlarla...
Hemen sonrasında elimdeki kanlı peçeteyi fark edip ani bir tepkiyle:
"Eline ne oldu?!" diye atıldı.
Gülümseyerek "Bavulları taşırken oldu.Önemli bir şey yok.Hadi acele edelim, çok yorgunum!"dedim.
***
Eve geldiğimizde,Kwang Ho kapıyı açıp
bavulları içeri aldı.Kapıyı açar açmaz büyük bir salon karşıladı bizi.Giriş salon olarak belirlenmişti ve spor beyaz koltuklarla döşenmişti, salona açılan amerikan tarzı mutfak yer alıyordu hemen yanında.Bunların dışında 3 kapalı kapı bulunuyordu.Salon ve mutfak burada olduğuna göre, biri lavabo diğer ikisi de yatak odası olmalıydı.
"Nasıl buldun?" dedi Kwang Ho yüzünde büyük bir gülümsemeyle
"Oldukça etkileyici!" diyerek karşılık verdim.
Kwang Ho büyük bir heyecanla odaların kapısını açtı.Odalar her şeyiyle mükemmel düzenlemişti hiçbir eksiği yoktu.
"İstersen benim odamda kalabilirsin!" dedi Kwang Ho alaylı bir tavırla
"Hayır teşekkürler!Bana hazırlanan oda tam benim zevkime göre!"dedim yanaklarım kızararak.
Hızlıca televizyonun karşısında duran ikili koltuğa oturdum ve televizyonu açtım.Kanalları değiştirmeye başladım.Birkaç kanal değiştirme işleminden sonra en sevdiğim film türüne rastladım.
Korku filmi!Hem de yeni başlıyor!
Yapıca çok cesur sayılmadığım bir gerçekti ama konu korku filmi olunca hiçbir şey onu izlememe engel olamazdı.Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.
Kwang Ho, odaları incelemeyi bırakıp hızlıca yanıma oturdu.
"Neye bakıp böyle gülümsüyorsun"dedi meraklı gözlerle
"Sessiz ol ve ışığı kapat korku filmi başlıyor"dedim büyük heyecanla
Kwang Ho şapşal gülümseme atıp hemen yerinden kalktı ve ışığı söndürdü.Yanıma oturup:
"Korkmuyor musun böyle şeyleri izlemekten?"dedi
"Hayır!Sadece eğlenmek için izliyorum.Yoksa sen korkuyor musun?"dedim gözlerimi televizyon ekranından ayırmayarak...
"Onu da nereden çıkardın?Tabi ki..."
Kwang Ho, cümlemesini tamamlamadan atıldım.
"Yoksa siz idollerin hiçbir şeyden korkmama gibi bir özelliğiniz mi var?"dedim alaylıca yüzüne bakarak.
"Hayır bu durum sadece bana özel!" dedi gülümseyerek
İkimizin de yüzünde bir gülümseme belirmişti.Dikkatli bir şekilde televizyon ekranına bakıyorduk şimdi.
Güneş ışığına hassasiyeti olan küçük kızın yoğun ısrarı üzerine annesi elbise giymesine izin verdi.Yapmaması gereken şey basitti, uslu duracak ve yere oturup elbiseyi kirletmeyecekti.Annesi odadan çıkıp kapıyı kilitledi.Alt kata savaştan dönen eşinin yanına indi.Eşi hiçbir şey yemiyordu, ağır bir depresyon dönemi geçiriyordu, hiç konuşmadan.
Anne tekrar üst kata çıktı ve kızına seslendi.Odanın kapısını açtı.Küçük kız yerde oturmuş arkası dönük bir şekilde kuklayla oynuyordu.Anne bir an öfkelenip bunu yapmamasını söylediğini hatırlattı.Sonrasında dikkatini küçük kızın elleri çekti.Yaşlıca bir eldi, bu kızına ait olamazdı.Korkuyla daha da yaklaştı.Yüzü de yaşlıydı.Bir an çıldırıp kızının yerine geçen yaşlı yüze saldırdı ve onu itti.Gelinliğin duvağı elinde kalmıştı.Yerde duran ise küçük kızı...
"Annesi şizofren olmalı!Zavallı kızı farklı bir yüzle gördü!Onu öldürmeye çalıştı"diye atıldı Kwang Ho.
"Sessiz ol!"dedim gözlerimi televizyondan çevirmeyerek.
Küçük kız, gece olmasını fırsat bilip, babasını bulmak için kilitli oldukları odanın penceresini açtı.Pencereden çıkıp kenardan biraz yürüyerek köşedeki borudan inmeye başladı.Erkek kardeşi ise pencereden korkuyla onu izliyordu.Kız kardeşinin korkak diye seslenmesine dayanamayıp hemen ardından borudan indi.Ormana doğru yürümeye başladılar.Bu sırada annesi kaybolan perdeleri bulmak için kovduğu hizmetkarların odalarını araştırıyordu ve onların ölü resimlerini buldu.
"Ölüler miymiş?!"diye tekrar atıldı Kwang Ho bana bakarak...
"Sessiz ol izlemeye çalışıyorum!"diye ani bir karşılık verdim.
Küçük kız ormanda ağacın altında üç mezarlık gördü.Erkek kardeşinin uyarmalarına aldırmadan oraya doğru ilerledi.Mezarlardaki isimleri okurken büyük bir korku hissetti.O anda erkek kardeşinin arkasından kovulan üç hizmetkar belirmişti bile...Küçük kız bağırarak erkek kardeşini yanına çağırdı ve birlikte kaçmaya başladılar.
Ellerimle gözlerimi kapayıp parmak aralarımda izliyordum artık filmi...Bu şekilde korkuyu daha az hissedecekmişim gibi...
"Korkmadığından emin misin?"dedi Kwang Ho ellerimi yüzümden çekerek.
"Sanırım biraz korkuyorum."diye karşılık verdim, sesim titremeye başlamıştı.
Kwang Ho, yanıma iyice yaklaşıp:
"Korkma yanında ben varım!"diyerek gülümsedi.
İçimi bir an utançla karışık huzur kapladı.Artık daha rahat hissediyordum kendimi...Korkmamış imajını da sürdürmekten vazgeçmiştim.
Anne çocukların evde olmadığını fark edince eline aldığı tüfekle dış kapıdan çıktı.Çocukları korkuyla çığlık atarak ona doğru geliyorlardı.Peşlerinden de hayalet üç hizmetkar...Anne çocukları eve alıp hayaletlere ateş etmeye başladı.Sanki onları durdurabilecek gibi...Ama hayaletler giderek yaklaşmaya başlıyordu.
Tekrar gerilmeye başlamıştım.Hayaletler git gide daha çok yaklaşıyorlardı.Nefes alışverişim hızlanmıştı.Kwang Ho aniden kolunu boynumun arkasından geçirip eliyle gözlerimi kapadı.
Kalbim eskisinden daha da hızlı atmaya başlamıştı şimdi.Yanaklarım daha da çok yanıyordu ve gözlerim git gide kapanıyordu.Fazlasıyla yorgun hissediyordum kendimi...
"Nasıl buldun?" dedi Kwang Ho yüzünde büyük bir gülümsemeyle
"Oldukça etkileyici!" diyerek karşılık verdim.
Kwang Ho büyük bir heyecanla odaların kapısını açtı.Odalar her şeyiyle mükemmel düzenlemişti hiçbir eksiği yoktu.
"İstersen benim odamda kalabilirsin!" dedi Kwang Ho alaylı bir tavırla
"Hayır teşekkürler!Bana hazırlanan oda tam benim zevkime göre!"dedim yanaklarım kızararak.
Hızlıca televizyonun karşısında duran ikili koltuğa oturdum ve televizyonu açtım.Kanalları değiştirmeye başladım.Birkaç kanal değiştirme işleminden sonra en sevdiğim film türüne rastladım.
Korku filmi!Hem de yeni başlıyor!
Yapıca çok cesur sayılmadığım bir gerçekti ama konu korku filmi olunca hiçbir şey onu izlememe engel olamazdı.Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.
Kwang Ho, odaları incelemeyi bırakıp hızlıca yanıma oturdu.
"Neye bakıp böyle gülümsüyorsun"dedi meraklı gözlerle
"Sessiz ol ve ışığı kapat korku filmi başlıyor"dedim büyük heyecanla
Kwang Ho şapşal gülümseme atıp hemen yerinden kalktı ve ışığı söndürdü.Yanıma oturup:
"Korkmuyor musun böyle şeyleri izlemekten?"dedi
"Hayır!Sadece eğlenmek için izliyorum.Yoksa sen korkuyor musun?"dedim gözlerimi televizyon ekranından ayırmayarak...
"Onu da nereden çıkardın?Tabi ki..."
Kwang Ho, cümlemesini tamamlamadan atıldım.
"Yoksa siz idollerin hiçbir şeyden korkmama gibi bir özelliğiniz mi var?"dedim alaylıca yüzüne bakarak.
"Hayır bu durum sadece bana özel!" dedi gülümseyerek
İkimizin de yüzünde bir gülümseme belirmişti.Dikkatli bir şekilde televizyon ekranına bakıyorduk şimdi.
Güneş ışığına hassasiyeti olan küçük kızın yoğun ısrarı üzerine annesi elbise giymesine izin verdi.Yapmaması gereken şey basitti, uslu duracak ve yere oturup elbiseyi kirletmeyecekti.Annesi odadan çıkıp kapıyı kilitledi.Alt kata savaştan dönen eşinin yanına indi.Eşi hiçbir şey yemiyordu, ağır bir depresyon dönemi geçiriyordu, hiç konuşmadan.
Anne tekrar üst kata çıktı ve kızına seslendi.Odanın kapısını açtı.Küçük kız yerde oturmuş arkası dönük bir şekilde kuklayla oynuyordu.Anne bir an öfkelenip bunu yapmamasını söylediğini hatırlattı.Sonrasında dikkatini küçük kızın elleri çekti.Yaşlıca bir eldi, bu kızına ait olamazdı.Korkuyla daha da yaklaştı.Yüzü de yaşlıydı.Bir an çıldırıp kızının yerine geçen yaşlı yüze saldırdı ve onu itti.Gelinliğin duvağı elinde kalmıştı.Yerde duran ise küçük kızı...
"Annesi şizofren olmalı!Zavallı kızı farklı bir yüzle gördü!Onu öldürmeye çalıştı"diye atıldı Kwang Ho.
"Sessiz ol!"dedim gözlerimi televizyondan çevirmeyerek.
Küçük kız, gece olmasını fırsat bilip, babasını bulmak için kilitli oldukları odanın penceresini açtı.Pencereden çıkıp kenardan biraz yürüyerek köşedeki borudan inmeye başladı.Erkek kardeşi ise pencereden korkuyla onu izliyordu.Kız kardeşinin korkak diye seslenmesine dayanamayıp hemen ardından borudan indi.Ormana doğru yürümeye başladılar.Bu sırada annesi kaybolan perdeleri bulmak için kovduğu hizmetkarların odalarını araştırıyordu ve onların ölü resimlerini buldu.
"Ölüler miymiş?!"diye tekrar atıldı Kwang Ho bana bakarak...
"Sessiz ol izlemeye çalışıyorum!"diye ani bir karşılık verdim.
Küçük kız ormanda ağacın altında üç mezarlık gördü.Erkek kardeşinin uyarmalarına aldırmadan oraya doğru ilerledi.Mezarlardaki isimleri okurken büyük bir korku hissetti.O anda erkek kardeşinin arkasından kovulan üç hizmetkar belirmişti bile...Küçük kız bağırarak erkek kardeşini yanına çağırdı ve birlikte kaçmaya başladılar.
Ellerimle gözlerimi kapayıp parmak aralarımda izliyordum artık filmi...Bu şekilde korkuyu daha az hissedecekmişim gibi...
"Korkmadığından emin misin?"dedi Kwang Ho ellerimi yüzümden çekerek.
"Sanırım biraz korkuyorum."diye karşılık verdim, sesim titremeye başlamıştı.
Kwang Ho, yanıma iyice yaklaşıp:
"Korkma yanında ben varım!"diyerek gülümsedi.
İçimi bir an utançla karışık huzur kapladı.Artık daha rahat hissediyordum kendimi...Korkmamış imajını da sürdürmekten vazgeçmiştim.
Anne çocukların evde olmadığını fark edince eline aldığı tüfekle dış kapıdan çıktı.Çocukları korkuyla çığlık atarak ona doğru geliyorlardı.Peşlerinden de hayalet üç hizmetkar...Anne çocukları eve alıp hayaletlere ateş etmeye başladı.Sanki onları durdurabilecek gibi...Ama hayaletler giderek yaklaşmaya başlıyordu.
Tekrar gerilmeye başlamıştım.Hayaletler git gide daha çok yaklaşıyorlardı.Nefes alışverişim hızlanmıştı.Kwang Ho aniden kolunu boynumun arkasından geçirip eliyle gözlerimi kapadı.
Kalbim eskisinden daha da hızlı atmaya başlamıştı şimdi.Yanaklarım daha da çok yanıyordu ve gözlerim git gide kapanıyordu.Fazlasıyla yorgun hissediyordum kendimi...
***
Gözlerime sarı güneş ışığının yansımasıyla gözlerimi hafifçe araladım.Bulunduğum yer salondu.
Televizyon izlerken uyumuş olmalıyım!Uyuz Kwang Ho, en azından uyandırıp yatağıma yatmamı söyleyebilirdin!
Artık uyanmalısın Ada, şu gözlerini doğru düzgün aç!
Hafif aralanmış gözlerimi kapatıp kollarımı iki yana açarak kocaman esnemeye başladım.Gözlerimi açtığımda, esnerken bir karış açtığım ağzım açık kaldı.
Kwang Ho kafasını bana doğru eğmiş, bana bakıyordu.Sağıma soluma baktıktan sonra gerçeği anladım.
Evet uyuyakaldım ama Kwang Ho'nun dizlerinde!
Ani bir hareketle yerimden fırladım.
"Günaydın!" dedi Kwang Ho uykulu ses tonuyla.
Yanaklarım tekrar kızarmıştı
"Güü..Günaydın"dedim kekeleyerek hemen ardından yüzümü ona çevirip:
"Neden uyandırıp yatağıma yatmamı söylemedin?Her yerim..."
Cümlemi tamamlamadan Kwang Ho konuşmaya başladı.
"Sanırım hiçbir şey hatırlamıyorsun!Film izlerken gözlerini kapadığım sırada başın yavaşça omzuma doğru düştü, uyuyakalmıştın hem de en heyecanlı sahnede!Aslında belki de bilerek yaptın!"dedi gözlerini kısıp gözlerime bakarak
"See...Sen neden bahsediyorsun?!"dedim utangaç bakışlarla
Kwang Ho yüzündeki ciddi ifadeyi bırakıp kahkaha atmaya başladı.
"Sadece şakaydı!Şu yüzündeki ifadeye bak!Kıpkırmızı oldun!"diyerek kahkahasını sürdürmeye devam etti.
Suratımı asarak ters ters Kwang Ho'ya baktım.Eliyle ağzını kapatıp:
"Tamam tamam kızma!"dedi.
Kendisine hakim olmaya çalışsa da kahkahasını durduramıyordu.Benimse suratım giderek daha da asılıyordu.
Kwang Ho,koltuktan kalkıp:
"Ada, tamam sadece bir şakaydı!"diye koluma doğru uzandı ve kolumu tuttu.
Kolumu çekiştirmeme rağmen daha sert tutup kendine çekti ve direk gözlerimin içine bakmaya başladı.Yüz ifadesi giderek ciddileşiyordu.
Kalbim yine neden bu kadar hızlı atıyor?!Bu sıcaklıkta ne?!
Ada yoksa sen?
Kapının şifresinin girilmesiyle çıkan ses sonucu ikimizde yüzümüzü kapıya döndük.Gelen Menejer Ho'du.
Elinde poşetlerle yine aynı karizmatik gülümsemesini atıp imalı bir şekilde:
"Bir şey bölmüyorum ya"dedi.
Kwang Ho elini hızlı bir şekilde kolumdan çekerek Menajer Ho'nun yanına gitti ve elindeki poşetleri alıp mutfak tezgahına koydu, hemen ardından içindekileri incelemeye başladı.Poşetlerden kafasını kaldırıp:
"Harikasın!Tam da acıkmıştım!"dedi sırıtarak...
"Hızlı bir şekilde yemeklerinizi yiyin.İki saat sonrasında basın toplantısında olacaksınız!"dedi ciddi bir ifadeyle.
Konu iş olunca Menajer Ho'nun yüzünü her zaman ciddiyet kaplıyordu.
***
"Şimdi sorular karşısında verilecek cevaplara gelelim."dedi Menajer Ho
"Ne zaman tanıştınız?"
"Üniversiteye geldiği ilk gün...Düştüğümde beni yerden kaldırması çok etkilemişti!"dedim ve Kwang Ho'ya gözlerimi kısarak ters ters bakış attım.
"Peki Kwang Ho ne zaman ondan etkilenmeye başladı?"
"İlk elini tuttuğum an!O herkesten farklıydı.Herkes deli gibi slogan atarken onun o kalabalıktan olmadığı her haliyle belliydi.Sadece görünüşüyle değil her şeyiyle farklıydı.Beni tanımadığı halde bana slogan atan,kafalarındaki hayali modele beni koyan kızlardan tamamıyla farklıydı!"dedi ve bana bakarak gülümsedi.
Benden hoşlanıyor muymuş?!Yani hepsi sadece benimle dalga geçmek için değilmiş...Yanaklarım kızarıyor!
Menajer Ho, bir bana bir Kwang Ho'ya baktıktan sonra:
"Evet bu konuşma da oldukça etkileyici"diyerek gülümsedi.
Kwang Ho'nun yüzünde de şapşal bir gülümseme oluştu.Menajer Ho, sevimli gülümsemesini yok edip hemen ardından sesini yükselterek:
"Ama bunları söylemiyorsun!Fanlarından alacağın tepkileri bir düşün!Daha önce konuştuğumuz gibi; ilk gün sen de ondan etkilendin ama belli etmemeye çalıştın! "dedi ciddi bir ifadeyle..
***
"Tamam her şeyi hallettiğimize göre artık gidip şu basın toplantısını atlatabiliriz"dedi Menajer Ho coşkuyla...
Kwang Ho ile odalarımıza gitmeye hazırlanırken Menajer Ho:
"Bir dakika bekleyin."dedi ve hemen ardından telefonunda bir numarayı arayıp "Getirebilirsin."dedi ve telefonu kapadı.
Şaşkın bakışlarıma aldırmadan Kwang Ho gülümseyerek:
"Menajer Ho her zamanki gibi her şeyi planlamış" dedi.
Nasıl yani?!
Menajer Ho, zilin çalmasıyla gidip kapıyı açtı ve içeri birkaç paketle birkaç görevli girdi.
Menajer Ho, bayan görevlilere dönüp "Küçük hanımefendiyi hazırlayın"diyerek emir verdi.
Ne olduğunu anlayamadan görevlilerden biri beni odama doğru çekti ve elbiseyi giydirmeye çalışırken:
"Ben giyebilirim, yeter ki arkanızı dönün!"dedim şaşkın bakışlarla
Elbiseyi giyer giymez bayan görevlilerden biri beni hızlıca odamda bulunan sandalyeye oturttu.Biri saçlarımı yaparken diğeri hızlı bir şekilde makyajımı tamamladı.Yaklaşık yarım saat sonrasında tamamen hazırdım.Odadan çıkmadan önce aynada kendime baktım.
Buu...Bu ben miyim?!Harika görünüyorum!
Mütevazilik konusunda Kwang Ho'ya rakipsin Ada!
Dikkatli adımlarla odadan çıktım.Odanın kapısını kapatıp yüzümü çevirmemle Kwang Ho'nun bakışları şaşkın bir şekil aldı.
Menajer Ho, her zamanki zeki gülümsemesini atıp:
"Harika gözüküyorsun Ada!Sence de öyle değil mi Kwang Ho?"dedi ve yüzünü Kwang Ho'ya çevirdi.
Kwang Ho'nun yüzündeki şaşkın gülümsemesi yok oldu ve suratı kızarmaya başladı.
"Hadi geç kalmıyor muyuz?" dedi yüzünü başka bir yöne çevirerek...
Menajer Ho gülümseyerek
"Hadi o zaman gidelim!" dedi ve evden çıktık.
***
Basın toplantısını yapacağımız salona girmemize bir adım kalmıştı.Deli gibi heyecanlı hissediyordum kendimi.
Kalabalıktan nefret ederim!Herhangi bir ünlü olma deneyimim de olmadı!Tabi Kwang Ho ile resmedildiklerimin dışında...
Gerginliğimi Kwang Ho da farketmiş olacak ki:
"Korkuyor musun?"dedi endişeli bir bakışla...
"Evet çok gergin hissediyorum!"dedim heyecanla...
Menajer Ho, el işaretiyle salona girmemiz gerektiğini ima etti.Derin bir nefes aldım ve o anda beklenmedik bir şekilde Kwang Ho elimi tuttu bakışları salonun kapısına dönük şekilde...Onun da gergin olduğu her halinden belliydi.
Salona girmemizle flaşlar patlamaya başladı.Kwang Ho ile elele gülümseyerek bize ait sandalyelere oturduk.Menajer Ho eline mikrofonu alıp:
"Öncelikle herkese merhaba...Kwang Ho ve sevgilisi Ada sorularınızı cevaplamak üzere buradalar.Ada'nın hiçbir televizyon deneyimi olmamıştır.Lütfen bunu unutmadan sorularınızı sorun."dedi ve selamını verip hemen bizim yanımızda bulunan sandalyeye oturdu.
Muhabirler büyük bir heyecanla sorularını sormaya başladılar.
"İlk defa ne zaman karşılaştınız?O düşme olayı ilk miydi?"diye sordu muhabirlerden biri.
Kwang Ho, bana bakıp gülümseyerek
"Evet ondan önce birbirlerimizi tanımıyorduk"dedi
Bir diğeri "Peki nasıl ondan hoşlandığınızı fark ettiniz?"
"Aslında o gün daha düşmeden önce Ada'yı fark etmiştim.Farklı görünüşüyle dikkatimi çekmişti ve o düştüğünde onu yerden kaldırırken etkilendiğimi fark ettim!"
***
Artık basın toplantısının sonlarında doğru gelmiştik.Aldıkları cevaplar karşısında memnun olan muhabirler son bir istekte bulundular.
"Lütfen bizim için samimi bir poz verebilir misiniz?"
Hızlıca Kwang Ho'ya döndüm.O ise hiç ses çıkarmadan öylece bir süre durdu ve bana baktı.Gülümseyerek yaklaşıp yanağımdan öptü.Yine aynı sıcaklık kaplamıştı içimi...Flaşların patlaması bile rahatsız etmiyordu artık beni.Sanki orada sadece Kwang Ho ve ben varmışım gibiydi.
Ne oluyor bana böyle?
Gazeteciler tamamıyla memnun olmuş bir şekilde ayrılmaya hazırlanıryorlarken hepsine aynı anda mesajlar gelmeye başladı.Şaşkın bir şekilde Kwang Ho'ya döndüm ama onun da hiçbir şey bilmediği Menajer Ho'ya bakışından belliydi.Gazetecilerin hepsi apar topar yerlerine tekrar oturdu.İçlerinden biri:
"Şu anda gelen son habere göre amacının Kwang Ho'yu tahtından indirmek olduğunu söyleyen Young Nam adında bir idol çıkış yapmış hem de sizin üniversiteden!Bu konuda ne düşünüyorsunuz?"diye sordu.
Şaşkın bir ifadeyle Kwang Ho ile birbirimize bakıyorduk.
Nasıl yani?!Young Nam artık ünlü mü?
İnanmiyorum puff yong nami zaten hic sevememistim bence ada bunu duyunca kwang ho yu sevdigini anlicak umarim oyle olur :)
YanıtlaSilBakalım Young Nam artık boş duracağa benzemiyor :)
Silkötü ve yakisikli yani,her zaman olduğu gibi :))
SilYok artık süperdi yaaa.Her zamanki gibi süper yazıyorsun bir sonraki yazını sabırsızlıkla bekliyorum.
YanıtlaSilNot:O anlattığın korku filmi gerçek miydi?Korkağın teki olduğumdan asla korku filmi izlemem ama gerçekse eğer konusuna bakabilirim sanırım.
Aslına bakarsan çok korkunç bir film değil daha çok gerilim türünde ve ters köşe filmlerden...Severim böyle şeyleri!Gerçek yani The Others-Diğerleri :)
SilSÜPERDİ AMA AYRINTILAR YÜZÜNDEN SANKİ HİKAYNİN SÜRESİ AZALMIŞ KISA DEĞİL AMA KONU AZ :(
YanıtlaSilTeşekkürler...Yorumunda tamamen haklısın.Konu sıkıntısı yaşıyorum zaman az geliyor ve aklıma yeni orjinal fikirler gelmiyor.Dizilerdekilerin aynısını yazmamak için de böyle bir şeyler yapıyorum ama bakalım :)
SilGene döktürmüşsün ellerine sağlıkkkk :D acayip heyecanlı bi şekilde okudum ölücem ya :D:D
YanıtlaSilTeşekkür ederimmm :)
SilYok artık süperdi yaaa.Her zamanki gibi süper yazıyorsun bir sonraki yazını sabırsızlıkla bekliyorum.
YanıtlaSilNot:O anlattığın korku filmi gerçek miydi?Korkağın teki olduğumdan asla korku filmi izlemem ama gerçekse eğer konusuna bakabilirim sanırım.
Yok artık süperdi yaaa.Her zamanki gibi süper yazıyorsun bir sonraki yazını sabırsızlıkla bekliyorum.
YanıtlaSilNot:O anlattığın korku filmi gerçek miydi?Korkağın teki olduğumdan asla korku filmi izlemem ama gerçekse eğer konusuna bakabilirim sanırım.
Yine süper yine süper :D bundan önceki bölümlerin altında milyon tane yorum olduğu için yazmamıştım ama sanırım şimdi istediğim kadar yazabilirim :)) öncelikle hye rungun aslında çok farklı biri olması young nam ile bi geçmişlerinin olması çok güzel bi fikir olmuş. Ada ve kwang ho nun sevgili rolü yapması ve aynı evde yaşamaları çok güzel sevdim :))) ama hala bölümlerin yeterli uzunlukta olduğunu düşünmüyorum bir bölümde bizi şaşırtan heyecanlandıran birden fazla sahne olmasını sağlayabilirsin pekala. Yeni bölümü dört gözle beklemeye başladım bile :))))
YanıtlaSilTeşekkür ederim bir önceki yoruma verdiğim cevap gibi konu sıkıntısı yaşıyorum o yüzden bir dahaki bölüm için tarih vermeyeceğim :)İçime sindiği zaman yayınlayacağım :)
SilYine süper yine süper :D bundan önceki bölümlerin altında milyon tane yorum olduğu için yazmamıştım ama sanırım şimdi istediğim kadar yazabilirim :)) öncelikle hye rungun aslında çok farklı biri olması young nam ile bi geçmişlerinin olması çok güzel bi fikir olmuş. Ada ve kwang ho nun sevgili rolü yapması ve aynı evde yaşamaları çok güzel sevdim :))) ama hala bölümlerin yeterli uzunlukta olduğunu düşünmüyorum bir bölümde bizi şaşırtan heyecanlandıran birden fazla sahne olmasını sağlayabilirsin pekala. Yeni bölümü dört gözle beklemeye başladım bile :))))
YanıtlaSilYine süper yine süper :D bundan önceki bölümlerin altında milyon tane yorum olduğu için yazmamıştım ama sanırım şimdi istediğim kadar yazabilirim :)) öncelikle hye rungun aslında çok farklı biri olması young nam ile bi geçmişlerinin olması çok güzel bi fikir olmuş. Ada ve kwang ho nun sevgili rolü yapması ve aynı evde yaşamaları çok güzel sevdim :))) ama hala bölümlerin yeterli uzunlukta olduğunu düşünmüyorum bir bölümde bizi şaşırtan heyecanlandıran birden fazla sahne olmasını sağlayabilirsin pekala. Yeni bölümü dört gözle beklemeye başladım bile :))))
YanıtlaSilGerçekten süper bölümdü umarım sana daha çok ilham gelir ve hikayeyi devam ettirirsin canım.Bu bloğu bana bi arkadaşım tavsiye etti tam 11bölümünü 2saatte okuyuverdim valla her bölümü ayrı bi heyecanlı hele kwang ho ile adanın olduğu yakınlaştıkları bölümler bayılıyorum ya umarım baya bi devamı gelir:)^.^
YanıtlaSilTeşekkür ederim...Benim de tek umudum ilham perisinin uğraması inşallah devam ettirip daha da güzel bölümler yazabilirim :)
Silumarım tatlım sabırsızlıkla bekliyorum:)
Silharikasın canım ya ellerine sağlık :)) bizim istediğimiz zamanda yetiştirmek için çalışmana teşekkür ederim ancak içine sinmeyecek ve kısa olacaksa biz bekleriz (yani ben beklerim:)) bu arada bu bölüm de çok güzeldi bir de young namdan böyle birşey bekliyordum nedense :) tekrar ve tekrar teşekkürler bu blog olmasa ne yapardım bilmiyorum :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim güzel yorumların için...Zaten önümüz bayram olduğu için bir gecikme olacak o süreyi düşünme süresi olarak kullanmayı planlıyorum bakalım :)
Siltekrar teşekkürler :)) iyi bayramlar :)
Silteşekkürler canım sana da iyi bayramlar :)
SilEllerine sağlık canım yine çok güzel bir bölümdü.Ama adanın ailesi bu olaylar karşısında bir şey demeyecek mi? Tekrar çok teşekkürler.
YanıtlaSilTeşekkürlerrr :) O kadar spoiler vereyim bir süre duymayacaklar ama sonrasında... Tamam yeter bu kadar :)
Silzaten hiç sevmemiştim young nam'ı adanın başına dert olacak biri bitti öteki başladı yazık bu adaya
YanıtlaSilBakalım Young Nam'ın ne yapacağı daha belli değil belki dert olur belki olmaz :)
SilYoung nam'in bu son hareketi hei ryungu fena kiskandiracak bence adayi kazanmaya çalışırken hei ryung 'un adaya zarar vermesine yol acacak gibi gözüküyor :/ oof young nam..
YanıtlaSilBu zamana kadar beklemesi ona ne kazandırdı, Ada'yı tamamen kaybetme ihtimali var.O yüzden her şeyi göze alacaktır... :)
Sileğer konu sıkıntısı çekiyorsan benden sana bir öneri: olayları bir de kwang ho açısından yaz.mesela ada'yı ilk gördüğünde ne hissettiği, ada'nın yanındayken ne düşündüğü gibi şeyler. bence bunları biz okurlarına aktarman hikayeyi daha ilgi çekici hale getirir. böylelikle aklına yeni konular gelebilir. :)
YanıtlaSilO dediğin aklıma geldi ama öyle bir şeyi yapmam için, hikayenin en başında yazmam gerekirdi şimdi olay kopukluğu olur-2.hikayemde onu yapmayı düşünüyorum ya da 3.kişi tarafından anlatmayı- .Güzel haber ise;bu sabah ilham perisi uğradı! Aklıma yeni orjinal fikirler geldi hemen yatağımdan kalkıp not defterime yazdım, bir iki geliştirmeden sonra blogda olur.Yapabilirsem aklımda uzun bir bölüm yazmak var ama bakalım :)
SilÇoook güzeldi tebrikler yeni bolum ne zaman :)
YanıtlaSilAna hatlarını oluşturdum ama bloga yazmaya başlamadım o yüzden tam gün veremem:)
Silyeni bölüm ne zaman gelir
YanıtlaSilBayramda olduğumuz için gecikecek çünkü uzun süre bilgisayar başında oturamıyorum ^^
Silyeni bölüm yarın akşam gelse çok güzel olur lütfen yetiştir nolur yalvarıyorum
YanıtlaSilCanım bayram olduğundan ev hiç boş kalmıyor ben de bilgisayara oturamıyorum 5-10 dkdan fazla, imkansız bu istediğin :(
Silellerine sağlık çok güzel olmuş :D
YanıtlaSilTeşekkür ederim, beğenmene sevindim :)
Silcuma sabah gelir mi
YanıtlaSilYetişemez hala misafirlerimiz var evde...
Sil1 saat otursan bitirirsin
YanıtlaSilEmin ol o kadar kolay değil :) Yazmaya başladım neredeyse bir saattir oturuyorum daha çok azını yazabildim bakalım :)
Sil:( hayal kırıklığıı :( sen bizi çok boşladın ya -,- ama neyse hadi bayramdır diye bişe demiyimde yani bu bölümler her geçen gün daha geç yayınlanıyor
YanıtlaSil2 gün japonca,3 gün ingilizce kursu, çözülmesi ve çalışılması gereken kpss kitapları bir de diğer blogum http://koregunluklerim.blogspot.com/ adresinde arada bir yayın yapma,hikayeye yazacak yeni şeyler bulma ve bunları düşünüp kurgulama neler hisseder ne tepki verir ne olur diye düşünme,aynı zamanda da kısa olmaması gerekiyor hikayenin...Bunun dışında günlük aile içi sorumluluklarım,arkadaşlarla vakit geçirmem bir de böyle düşün...Hikayenin hem uzun hem kısa sürede olması hem de yeni fikirleri yine bu kısalıkta düşünmem için hiçbir uğraşımın olmaması gerekiyor ^^
SilSUSTUM BEN -.-
Silhemen şimdi yayınayamazmısın !?
YanıtlaSilYarısı bile bitmedi ve eve sürekli misafir geliyor.Siz durun ben hikaye yazacağım sonra bayramlaşırız diyemem ki :)
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilYorumunu yanlışlıkla sildim ama en geç yarın sabaha blogda!Bu sefer en uzun bölümümü yazacağım :)
Siltamam önemli değil :) bu sefer senden harika bi bölüm bekliyorum uzuuuuuunca olsun :)
SilAcaba yeni bölüm ne zaman?
YanıtlaSilŞu an olay örgüsü bitti.Düzenlemelerini yapıyorum yarın blogda yer alır :)
SilTamam teşekkürler canım.
Sil